









Artçı ekip Milano’ya vardı
Ekibin geri kalanı bu sabah uçakla İtalya’ya geldi. Önce Bergamo havaalanı, oradan otobüslerle Milano’ya, sonra etkinlik oteline bisiklet kutularını bırakmak üzere uğrama, sonra da otellerine gidip bavullarını bırakmaktan oluşan çok aşamalı bir yolculuk yaptılar.
Bu ekip Anıl, Hüseyin, Ayten, Erkan, Hakan ve kaptanımız İlhan’dan oluşuyor. Hakan bir gün önceki akşam bize katılmaya karar vermiş. Kerim’in katılamayacak olması üzerine ondan boşalan yere Hakan talip olmuş. Ve her şey son dakika olmuş. Dün gece 21:00’den sonra bisikletini ve bavulunu toplamış! Umalım ki pürüzsüz sürebilsin bisikletini. Geçen yıl ayağı kaymış ve kaburgasını kırmıştı, Hakan. Ona rağmen de sürmüştü bisikletini.
Öncü kuvvetleri temsil eden Sait, Şefik ve ben ise o ekibi havaalanında karşılamak üzere bir hamle yaptıysak da otelimizin uzaklığı bizi gerisin geri dönmek zorunda bıraktı. Biz de bisikletlerimize binip otelin yanıbaşındaki gölü turlamayı seçtik. İyi ki öyle yapmışız.
Duomo
Yeni gelen ekip bizimle aynı yolu izlemiş. Yani önce bisikletlerini kutularından çıkarıp montajlarını tamamlamışlar. Sonra otellerine gidip eşyalarını bırakmış ve sonra da ver elini Duomo. Katedral önünde fotoğraflar, çevre gezisi ve bolca terleme! Yine de şanslı sayılırlar; düne göre bugün daha katlanılır bir sıcak vardı.
il Mare di Milano
Göle verilen isim “il Mare di Milano”. Yani Milano’nun denizi. Eğer bu göl bir deniz ise dünyanın en küçük denizi olmalı. İnce uzun bir göl. Uzunlamasına sanırım 2 km kadar var. Enlemesine ise olsa olsa 300 mt.
İnsanlar çevresinde güneşleniyorlar, göle girenler var, gölde küçük su kaydırakları, su kayağı tesisleri,, kano, su bisikleti… Eh bizim de gözümüz gönlümüz açıldı. Ortalık temiz ve gürültüsüz. Müzik yayını yok!
Sait ve benim mayolarımız vardı. Şefik’e iki seçenek kalmıştı: ya mayosuz girecekti göle, ya da fotoğraf çekecekti. Şefik ne yaptı; yanıtını tahminlerinize bırakıyorum.
Göle girmek iyi geldi. Biraz da basit bir şeyler yedik. Sonra da odamıza dönüp biraz kestirdik.
Lag

Lago di Lecco
Erkan’ı havaalanında çok yakın bir arkadaşı karşıladı: Çağatay. Dolayısıyla ikisi biraz birbirlerine zaman ayırma kararı ile bizleri bıraktılar. Akşam aldığımız rapora göre çok güzel bir göle gitmişler. Çağatay’ın motorsikleti ile bolca rüzgar yiyerek ve gazlayarak dolaşmışlar. Yarın Erkan bisikletini beğenmeyip çaktırmadan elektrik motoru takacak şüphesindeyim.




Navigli Lombardi
Milano deyince katedraller ve onun yakın çevresi olarak görünen kısmı deyim yerinde ise kasvetli dahi sayılabilir. Bizi ne katedraller, ne çevrelerindeki marka mağazalar, ne müzeler, hiçbiri ilgilendirmiyor. Ekipçe bir araya gelmek için Milano’nun cıvıltılı bir yerini seçtik: Navigli Lombardi. Bir kanal kenarında sağlı sollu restoranlar, barlar, kafeler… Milano’da yaşayan bir Türk’ün önerdiği bir restoranı seçtik yemek için: Officina 12.
Keyifli bir yemekten sonra en kısa yoldan tumba yatak. Yarın büyük an başlıyor!
Yazan: Mazhar Çelikoyar


