Finiş: Şefik Okan’ın önünde Berlin’e girdi

[av_heading heading=’Finiş: Şefik Okan’ın önünde Berlin’e girdi’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik3iog6′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bu yolculuğu tamamladık! İnanılacak gibi değil; ama, bitti. Yaptık. Sonuna geldik. Günlerce bisiklete bindik, yüzlerce kilometrelik yollar yaptık. Sıkı yokuşlar tırmandık. Hele bazısı, bir de o günkü parkurun sonuna geldiğindeki o yokuşları tırmandık. Yağmur, güneş ve rüzgar da işimizi zorlaştırmaya çalıştılar. Ama yaptık.

Ne Şefik, ne de ben bu ölçüde bisiklet turları yapmış değiliz. Gruptan da deneyimi olanlar yarı yarıya sayılır. Bu tür uzun bisiklet yolculuklarında çeşitli güçlükler ve dikkat edilmesi gereken unsurlar var. Güçlüklerin içinde fiziksel zorlanmalar baş sırayı alırsa, dikkat edilmesi gerekenlerin de başta gelen insanın kendisine zarar vermeden bu zorlukları aşması sayılabilir.

Buna rağmen aramızda küçük sağlık sıkıntıları yaşayanlar oldu. Bu arada belirtmeliyim ki, bu grup bunca zorluklarla baş etmeye çalışırken, hepimiz birbirimize her an destekçi, yardımcı, dost ve güleryüzlü olduk. Muazzam bir durum. Toplamda 23 kişiydik ve bu 23 kişinin her biri için söylediklerim geçerli.

Şefik ve benim bu turda toplam 600 km dolayında bisiklet binmişliğimiz oldu. 790 km.lik yolun tamamını yapamadıysak da, yaptığımız yol kendi sınırlarımız için en üst sınırı buldu. Biz bu yolculuğa katılma kararı aldığımızda bisiklet tutkumuz önemli bir rol oynadı. Buna karşın bizi yüreklendiren, bizi daha da şevk ile pedal basmaya iten, evimizden, işimizden, ailelerimizden, önemsediğimiz etkinliklerden uzak kalmaya ikna eden, ve ikimiz dahil olmak üzere tüm grubu birbirine adeta çok güçlü bir tutkal ile sımsıkı bağlayan ana unsur, yardım kuruluşlarına destek toplama amacımız oldu. Umarız, bizim bunca terimiz biraz olsun yardımların yerlerine ulaşmalarına faydalı olur.

Şefik ve ben, bu yolculuğa çıkma kararı alıp kayıtlarımızı yaptırdıktan sonra Grup Florence Nightingale Hastaneleri İdari Koordinatörü Dr. Sinan Aran ile projemizi paylaştık. Bizi bu projemizi çok beğenip Grup Florence Nightingale Hastaneleri adına sponsörümüz oldular. Bu etkinliğe sponsör olmakla, bisiklet sporunu desteklemek, kanserle mücadeleye kendini adamış bağımsız bir kuruluşa dolaylı destek vermek, kendi kurumları içinden görevlilerin sağlıklı yaşamı ve kanserle mücadeleyi ön plana çıkaran bu davranışlarını desteklemek gibi birçok konuda örnek bir tutum göstermiş oldular. Bize bu desteği verdikleri için başta Grup Florence Nightingale Hastaneleri CEO’su Prof. Dr. Cemşit Demiroğlu ve İdari Koordinatörü Dr. Sinan Aran olmak üzere, kurumumuzun tüm yetkili ve elemanlarına çok teşekkür ediyoruz.

Bunca eziyet çektik, maddi manevi etkilendik. Evlilik yıldönümünde eşimin yanında olamadım. Bunca çabamızı bizi her aşamada desteklemiş, yaşamımızın mutluluk kaynağı olmuş eşlerimize ve çocuklarımıza armağan ediyoruz.
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Keyif, spor, söyleşi ve görsellik

[av_heading heading=’Keyif, spor, söyleşi ve görsellik’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik1ihju’ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bugün ilginç başladı. Sabah uyandığımda dışarıdan yağmurun, daha doğrusu sağanak yağışın sesiydi ilk duyduğum ses. Hava kapalı, kara bulutlar ve şakır şakır yağmur! Eh, takdir edersiniz ki, bisiklete hazırlanan bizler için harika bir gün başlangıcı değildi. Üçüncü gün ormanın derinliklerinde ilerlediğimiz, yokuşları tırmanmaya çalıştığımız sırada sıkı yağmur yemiş, iliklerimize kadar ıslanmış, üşümüştük ve bir restoranda uzun uzun oturmuş, sıcak içeceklerle ısınmaya çalışmıştık. Benim bisikletimin arka tekerinde bir tel eksik, zincir yamulmuşken bir de yağmurla boğuşmaktansa, genel öneriler doğrultusunda yolun yarısında yolu bırakmıştım. Şefik benden daha pratik bir adam. O daha o restoranda ısınmaya çalıştığımız sırada kararını vermişti. “Hiç de zorlamaya gerek yok; zaten hipotermiye girdim” diyerek yolun orta noktasındakilere daha fazla gitmeyeceğini belirtmek adına görevlilere telefon açmış ve onun için hazırlık yapmalarını istemişti.

O gün zorlanmıştık. Yağmurun içinden ilerlemeye çalışırken ıslanmamak elde değil. Hem kişi ıslandığı için beden ısısı düşebiliyor, hem bisikletin kontrolü zorlaşıyor, hem de elektronik gereçlerimiz de bozulma riski taşıyor. Onu da yabana atmamak gerek. Acil durum güvencemiz cep telefonlarımız çalışmazsa işimiz zor. Bu arada yağmurun boyutu ile ilgili sabah bisikletimin fren pabuçlarını değiştiren Alman tamircinin bana anlattıklarını size aktarayım. Aslen Düsseldorf’lu olduğunu belirterek girdi konuya. Böyle yağmur yok, dedi. Duymuş ki, evlerin bodrum katlarını su basmış. Oysa Almanya’da yağmur daha kısa sürelerle yağar ve ortalığı bu kadar su basmazmış! Yağmur bulutları ülke sınırlarını gözeterek farklı mı davranıyor; artık bilemeyeceğim.

Şefik bu yağmuru görünce, haklılıkla kararını verdi; bugün bisiklet yapmayacaktı. Bense dünden her koşulda binmeye kararlıydım. Florence Nightingale üst formamı giyerek ve tam hazırlıklı olarak otelden çıkıp kamp alanına gittim. Bisikletimi aldım ve ekibin bisiklete binmeye kararlı ekibi ile buluştum. Şefik ise Okan, Erkan, mali, Ali abi, Hakan, Yanıkgönül ve Dottoressa ile birlikte Dresden’e gidip Dresden’i gezdi. Onun hikayesini o yazacak. Benden bisiklet turumuzun hikayesi..

Biz çıkmaya hazırlandığımızda yağmur iyice hız kesmişti. Kaptan İlhan’ı izleyen toplam 10 kişilik bir takım olduk: Günsenin, Serko, Karakaş, Serdar, Kerim, ben ve en arkada ekibi kontrol eden Gököz. Yola koyulduk. Hızla nehir kenarına vardık ve nehir kenarındaki bisiklet yolu boyunca ilerlemeye başladık.

Ben bugün hız sınırlarını zorlamamaya baştan kararlı idim. Giderken hava da bir güzel açtı. Ortalık günlük güneşlik oldu, öyle ki artık güneş yakmaya başladı. Durdum. Yağmurluğumu çıkarttım, krem sürdüm, gözlüğümü taktım derken grubun haylice gerisinde kalmış oldum. Bu arada Gököz her zamanki güleryüzlülüğü ile geldi; “Abi ne oldu? Merak ettik”.

Bense kararımı, yani hızı hedeflemektense geziyi, keyif almayı hedeflediğimi belirtince, o da benimle kalmayı, ısrarlarıma rağmen öylesini tercih ettiğini belirtti. Gököz keyifli, konuşkan, hoşsohbet, neşeli bir adam. Onunla birlikte bisiklete binmeyi elbette isterdim; ama, onu da hızlı sürüşten alıkoymuş olmak istememiştim. Gököz, “Gel, grubu yakalayalım; onlarla konuşur, sonra biz seninle ayrı süreriz” dedi.

Onun sözünü dinledim. Grubu yakaladığımız zaman kaptan İlhan ile konuştum. Tek başıma da sürebileceğimi belirttim. O izin vermedi. Ama zaten Gököz benimle gelmeye gönüllüydü. Sonuçta biz ikimiz bisiklet sürmeye başladık.

Gököz İstanbul’da ev-iş-ev arasında bisiklet kullanıyor ve yokuşlara alışık. Ortalama hızı benden 5-6 km/st fazla olsa gerek. Yine de hiç yanımdan ayrılmadı. Bu durumdan hiç de rahatsız olmadığını, tam tersine ona da bu temponun uyduğunu belirterek. Birlikte yol aldık. Bu arada bir duruşumuzda ortalama 20 km/st hızla ilk 40 km.yi geride bırakmış olduğumuzu belirtti, Gököz.

Biraz yoldan söz edeyim. Düşünün ki Üsti Nad Labem ile Dresden arasındaki 110 km.lik yolun belki de 2/3’ü bisiklet yolu idi. Motorlu hiç bir taşıt göremeyeceğiniz yollara bisikletler nasıl da yakışıyorlar. Nehir boyu ilerledikçe yeşlllikler, ortamın tadını çıkaran pek çok insan, nehirlerde ara ara tekneler, bahçeli evler, tren yolu bizim gibi İstanbul’dan gelenler için eşsiz bir güzellik demekti. Bir yandan Gököz ile tatlı tatlı söyleştik. Gököz ile ailelerimizi, kızlarımızı konuştuk Gököz’ün iki, benimse üç kızımız var ve onları ve eşlerimizi andıkça her ikimizin de gözlerinin içi ışıldıyordu.

Meslek hayatlarımız, eğitim geçmişlerimiz, bisiklet bilgileri, çevredeki güzelikler derken bir fark ettik ki, arabalarda Almanya plakası var. Almanya’ya gelmişiz çoktan. Çek Cumhuriyeti’ne girerken en azından sınır tabelası görmüştük, görevlilere el sallamıştık. Bu kez ne zaman sınırdan ne zaman geçtik, anlamadık.

Yol nehir kenarından bisiklet yolu şeklinde ilerledikten yaklaşık 45 km. sonra bir aşamada taşıt trafiğinin olduğu bir yola katıldık. yolun orta yerindeki beslenme noktasını bulduk. Muz yedik, meyve suyu içtik ve yeninden yola koyulduk. Bu kez bir yokuşu, uzunca bir yokuşu tırmandık ve her nasılsa bisiklet güzergahını kaybettik. Bu kez Gököz ile Dresden tabelalarını izlemeye karar verdik. Bir süre sonra cep telefonundaki navigasyonun da ysrdımını alarak Dresden’e nehir boyundan yol buldu. O yolu biz bulunca bisiklet güzergahını da bulmuş olduk. Yolboyu keyifle ilerlerken sıkı br yağmur indirdi. İyice ıslandık ama hiç de rahatsız olmadık. Sonunda Dresden’e vardık ve arkadaşlarımızla buluşarak bugünkü yolculuğumuzu tamamlamış olmamızı hep birlikte kutladık.

Otele varıp duşlarımızı aldıktan hemen sonra çıktık. Bütün grup, birkaç eksikle yakınlardaki bir restorana yürüdük. Yemek bahaneydi. Amaç Erkan’ın doğum gününü kutlamaktı. Erkan hem mutlu hem de buruktu; 13 yıldır ilk kez eşinden ayrı kutluyordu doğum gününü. İyi dileklerimiz diledik, “iyi ki doğdun” dedik Erkan’a hep bir ağızdan ve günü tamamladık.

Benim bu yazıyı bloga koymamla ben de uykuya çekilebilirim artık.
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Kılavuzu karga olanın….

[av_heading heading=’Kılavuzu karga olanın….’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik1gmt1′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bugünü tek kelimeyle özetleyecek olsak, derdim ki “bittik”. bu durumlarda annemin beni yarım akıllı bulmasına hak veriyorum. Akıl işi mi, 107 km bisiklet yapmak. Kılavuzdan kastımı ise birazdan anlatacağım.

Bu etkinlik boyunca bugün hariç her gün iki ayrı yol seçeneği var. Kendine güvenenler, performansı çok iyi olanlat için daha uzun ve daha zorlu bir parkur varken, bizim gibi kendisini zorlayarak bu düzeylere çıkabilmişler için standart bir parkur var. Yalnız bugün her iki grup için de aynı parkurun yapılması gerekmiş. Toplam 147 km ve toplam tırmanış 2150 mt.

Bununla birlikte kendini bunca zorlamayı istemeyecekler için yolun ilk 40 km.sinde otobüsle sporcuların ve bisikletlerin taşınması seçeneği vardı. Biz, tabii ki, hemen o seçeneğe başvurduk. Dolaysıyla bize kalan 107 km ve toplam 1,500 mt tırmanış oldu.

Bu yolculuğun içinde bir de navigasyon cihazına gerek oluyor. Biz tosbağalar grubunu bugün Okan terketti ve gazoz grubuna katıldı. Biz 5 kişi idik ve ikimiz de birer navigasyon cihazı ile başladık güne.

Grup lideri olarak kendi navigasyonuma kaptan İlhan’dan almış olduğum haritaları da yüklemişolarak yol aldık. Çek Cumhuriyeti Avusturya’dan çok farklı bir karaktere sahip. Yine orta Avrupa tipi. Ancak belli ki daha yoksul. Yine her yer yemyeşil. Ekinler iyice boy vermiş. Ağaçlar, çeşit çeşit yeşil renkler, bereketli topraklar göz alabildiğine her yerde. Bu görüntülerde yol aldık. Sık sık enerji barları yemeye çalışıyor, bazen de küçük molalarla biraz daha takviyeler yapabiliyoruz.

Bu kez Okan’ın müziğinden yoksun ilerlediysek de Şefik tek kalmış olarak pek de yaramazlık yapamadı; onun için ben rahattım. Bu kez düne göre yokuşlar kelimenin tam anlamıyla “imanımızı gevreden” türdendi. Yaptık; yol almaya devam ettik.

Uzun molalarla çok zaman kaybetmemeye baktık; zira bugün otobüsten çıkıp yola koyulmamız 11:30’u buldu. O saatten sonra 107 km bol yokuşlu yol yapacak olarak grup lideri uzun keyif anlarına izin vermedi.

Ancak saat 15:00’e doğru herkesi açlık bastırdı. Avrupa kırsalı hiç de bizim memleket gibi değil.İnsanın karnını doyurması hiç de kolay değil. Ya dükkanlar kapalı, ya da pek bu türden hizmet sunan yer yok.

Açlıktan midemizin duvarları birbirine yapışmışken bir benzinlik bulduk ve birer sandviç indirdik midelerimize, üstüne de birer çay-kahve. Ohhh diyerek yola çıktık. Önce ben vurdum kendimi yola. Birkaç kilometre yol almıştık ki, Kerim beni uyardı; güzergah dışındaydık. Günün erken saatlerinde Kerim ile benim cihazlarımız farklı göstermişti; ancak onunkinin bilmediğimiz bir nedenle yanlışyaptığına hükmetmiştik. Bu nedenle birkaç kez daha yolda cihazlara bakarak zaman da kaybetmiştik; ama benim doğru yolu izlediğimize ait pek çok işaret görmüştük, başka bisikletçiler, bizimle konum paylaşanlar gibi.

Bu kez de aynı şey diye düşündüm. Ama Kerim ısrarlıydı. Gerçekten de doğru ya da yanlış yolda olduğumuza ait hiç bir bilgi cihazdan gelmediği gibi, üzerinde gittiğimiz yol hiç de bisikletçilere uygun değildi. Yoğun taşıt ve özellikle kamyon trafiği olan bir yoldu.

Sonuçta doğru bir yolu bulduğumuzu düşündük ve oraya döndük. Bir süre daha yol aldıktan sonra yolun ikiye ayrıldığı ve navigasyon cihazının birini işaret ettiği bir yerde durduk. Yine haritalar çalışırken Şefik her zamanki serin kanlı sesi ile diğer yolu işaret etti: “Doğru yol bu; buradan gitmeliyiz”. Kulaklarımızda Şefik’in söyledikleri varken ama onun doğruyu bilme şansının olamayacağı için pek de ihtimal vermezken, navigasyon cihazına yüklemiş olduğumuz haritaya güvenmeme kararı aldık. Evet, onu kullanmayacağız; ama, ne yapacağız? Navigasyon cihazına gideceğimiz şehrin ismini yazarak yol katedebilirdik; ancak onu da kimse bilmiyor sanırken Şefik “Tabor” dedi! Eh, biz de dedik ki, “Pes Şefik, sen bütün bu bilgi ve yetilere sahipken niye bize daha sunmadın?” Şefik de gevrek gevrek gülerek “Şükredin, grubumuzun hanımları çok anlayışlılar; hiç seslerini çıkarmadılar.”

Sonuçta Şefik sayesinde doğru yola koyulduk ve fark ettik ki, yollarda Prag-Viyana bisiklet yolu tabelaları var. Ah bilseydik.

Bu kaybolma ve çözüm arayışı bize haylice zaman kaybettirdi. Navigasyon cihazlarını kapattık açtık vs. Neyse ki doğru yola koyulabildik.

Günün ve enerjimizin sonuna yaklaştıkça uzaktan Tabor’u gördük. Ne sevindik, vardık diye. Ama git git bitmiyor. Git git bitmiyor! Tabor bir ovanın içinde yer alıyor. Yaklaştıkça fark ettik ki, yine bir tepeye konumlandırılmış (Şefik’e göre Türklerden korkarak zamanında hep yüksek yerlere konumlandırılmış çoğu orta Avrupa şehri). Tam şehire giriyoruz, dik bir yokuş! Ama nasıl da dik!. Nasıl bir moral bozukluğu…. Neyse çıktık, zar zor onu. Tam da tepeye vardık, nereye gideceğimize dair işaretler yok. Başka bisikletçileri izleyerek oraya ulaşırız derken şehrin eski parke taşlı yolları, iniş çıkışları arasında canımız çıktıkça çıkmaya devam ederken kaybolduk. O aşamada nasıl da katlanılmaz bir durum, bu…

Zar zor kamp yerine vardık. Bisikletlerimizi kilitledik. Bavullarımızı alıp otobüse koyarken tek başıma bavulumu kaldıracak gücüm kalmamıştı; yardımla yapabildim.

Otelimize vardık. Odaya giriş için sıra beklerken konuşamadığımı, dilimi çevirmekte bile zorlandığımı fark ettim!

Neyse, duş, hızlı bir yemek, sonra bu yazı ile akşamı tamamladım. Şimdi hemen tumba yatak!
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Küçük bir kaza

[av_heading heading=’Küçük bir kaza’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0zfsr’ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bugün sabah ilk işimiz bisikletleri kutularından çıkarıp monte etmek oldu. Her şey yoluna konduktan sonra bir tur attık. Grinzing isimli sempatik bir yere tırmandık. Üzüm bağları ile ünlü bir yer. Biraz çevreyi gezdikten sonra bir kahve molası verdik. Garsonumuzun adı Servet idi. Viyana’yı meğerse Türkler hissettirmeden fethetmişler. Yolda yön sorduğumuz kişi Türk çıktı. Dün akşam yemek yediğimiz yerin organizasyonunu sağlayan ve daha sonra arkadaşlarımızı Lunapark’a götüren (ben gitmedim, erkenden otele dönüp yattım) Türk’tü. Lunapark’a gitmeyenler iki taksiye doluştuk. Taksi şoförlerimiz de Türk çıktı! Üstelik öyle böyle değil; ülkemizdeki olayları yakından izleyen, canı rakı çekince atlayıp 3 günlüğüne soluğu İstanbul’da alacak kadar.

Sonra da Tuna nehrine doğru yola çıktık. Nehir boyu ne de güzel düzenlenmiş. Yemyeşil, sessiz, bisiklet, kaykay ve yürüyüşçüler için harika bir yol. Hava da güneşli, 30-31 C sıcaklıkta. İnsanlar mayolarını giymiş, güzel havanın, yeşilliğin, güzel Tuna nehrinin tadını çıkarıyorlardı.

Karnımız acıktı. Nehir kenarında batık şehir anlamına gelen Sunken City bölgesinde bir Yunan restoranında yemeklerimizi yedik. Karnımız doymuş olarak biraz daha gezinti yapmaya karar verdik, Tuna nehrinin ortasındaki bu adanın kenarı boyunca.

İlginç bir iş yapmışlar. Tuna nehrinin bir noktasında teleferik benzeri bir havai hat, kare şeklinde düzenlenmiş. Bir köşeden su kayağı (board) kullanan bir kişi yukarıdan asılı gelen halata tutunuyor ve halat çektikçe dört bir kenardan kayarak ilerliyor.

Oraları da gördükten sonra dönüş yoluna koyulduk. Yedi kişiydik küçük grubumuzda. Helhalde gezinti tarzındaki kullanma halinden olsa gerek, Anıl önünde yavaşlayan Derya’yı geç fark etti ve ona çarparak düştü. Kendisine birşey olmadı; ancak, bisikletinin sol fren elciği ve vites kolu kırıldı.

Bu kez bisikletçi bulmaya çalıştık. Günlerden Cumartesi ve saat 16:18. Öğrendik ki, bisikletçiler saat 16:30’da kapatıyorlar. Hiç bir yerde tamirci de bulunmuyor. Rica minnet bulduğumuz bir bisikletçiye dükkanını geç kapatma pahasına ulaştık. Onun da tamircisi yoktu; elindeki tek parça da gereksiz tuzlu idi. Gözünü seveyim memleketimin. Gece de olsa bulacağımız bisiklet onarıcılarımız olurdu, İstanbul’da olsa idik.

Her neyse, günün sonunda kısa gezinti turumuzu tamamladık; otelimize döndük ve Anıl’ın bisikletinin onarımını GBI organizasyonuna devretmeye karar verdik.
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Bir ülkeden başka bir ülkeye

[av_heading heading=’Bir ülkeden başka bir ülkeye’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0scm3′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Dün Viyana, Avusturya’da idik, bugün Znomo, Çek Cumhuriyeti’nde.

Biraz yolculuk bilgileri: Sabah iki kişi dışında tamamımız bisikletlerimize atlayıp etkinliğin başlama noktasına gittik. 10 km kadar bisiklet yolculuğu. Etkinlike yerine ilk varan da biz olduk. Bu sayede erkenden kayıt işlemleri, bolca fotoğraf vs. ile oyalandık. Sonunda takım kaptanı İlhan bizi topladı ve gruplara ayırırken her gruba bir de lider atadı. Derken saat 10:00 dolaylarında yola çıktık.

Gruplar, isimleri ve liderleri

İlhan bizleri biraz kendi seçimlerimize göre, biraz da yapmayı istediğimiz hıza göre ayırdı. Sonuçta, bugün bisiklete binen 22 kişiden dört ayrı grup oluştu. Grup liderlerinin bisiklete uygun navigasyon cihazına sahip olmalarını ön koşul yaptı. Bizim grupta iki kişide de bu oyuncaktan vardı. Dört grubun isimleri gazman (içlerinde bir kadının itirazı gazman ismindeki eril vurguya itirazı olduğu için gazoz’a dönüştürüldü), duman, kaptanın takımı ve kaplumbağa.

Gazoz grubu, gazı çok olup da hız yapma hırsında olanlardan oluşuyordu: Küçükali, Gökantar, Yanıkgönül, maratoncu ve Özhan Çiçek.

Duman grubu hem spor yapan, hem de sigara içenlerden oluşuyor, biri hariç. Ali abi, mali, serko ve sigara içmeyen olarak da Gököz.

Kaptanın takımında hepimizin kaptanı İlhan var. Ayrıca Serdar Cebe, Hakan Yıldırım, Anıl ve ishakkuşu da onun grubunda.

Kaplumbağa grubu, tahmin ettiğiniz gibi, bizim gruptu. Ve yine tahmin edeceğiniz gibi, grup lideri beni yaptılar. Sanırım bu seçimde rakamsal üstünlüklerim rol oynadı, yaş ve kilo gibi. Kaplumbağa grubu ismini başta Şefik koymuşsa da, daha sonra yine kendisinin isteği ile Tosbağa’ya dönüştürüldü. Grubumuzdakiler Şefik, dottoressa, Günsenin, Kerim, Okan ve ben.

Yolculuktan

Yolculuğun ilk kısımları büyüleciydi. Geri kalan kısmını beğenmedik anlamına bunu yazmıyorum. Yalnızca ilk sanırım 25-30 km Tuna nehri boyunca sağlı sollu ilerledik. Her yer bisiklet ve yürüyüşiçin tasarlanmış. İnsanlar güven içinde ortamın tadını çıkarıyor. Bu ortamda herkes kolaylıkla bisiklete biner; öyle de yapıyorlar zaten. Çok güzeldi. Yemyeşil, sessiz (kuş seslerini saymazsak), tertemiz, ve su boyu ilerledikçe ayrı güzellikte görüntüler. Yıllar önce Avrupa’da daha çok kullanılmış olan nehir tekneleri, kimisi belli ki artık pek kullanılmıyor, kimisi de modern zamanların gezinti tekneleri gördüke gözümüzü okşayan görüntülerdendi.

Derken nehirden ayrıldık. Yolun geri kalan kısmı büyük oranda köy yollarından geçerek oldu. Ama ne köyler… Tertemiz, çok bakımlı, ekinler çok düzgün ve çok sessiz. İrili ufaklı bu köylerin hemen tamamında da iri gövdeli kiliseler dikkat çekici.

Bu arada belirtmeliyim. Avrupa’yı gezdikçe insanın dikkatini çeken başka bir özellik de bu köylerin- kasabaların Pazar günkü (bugün Pazar) tenhalıkları, adeta terk edilmişlikleridir. Öyle ki, insana soğuk gelir, her yer ne kadar temiz ve düzenli olsa da. Oysa Türkiye’de, canım memleketimde, Pazar günü dedin mi, her yer cıvıl cıvıldır. İnsanlar sokakları doldurur. Bütün esnaf Pazar günü bayram eder, simitçisinden börekçisine, kitapçısından bütün dükkan sahiplerine.

Neyse, yine yolculuğumuza dönersek, yolu navigasyon cihazı olmasaydı biraz zor bulurduk. Bir kez de yol inşaatı bizi yanılttı. Önce kaybolup sonra yeniden yolumuzu bulduk.

Bu arada grupta kopma olmaması için çok dikkat etmek gerekiyor. O nedenle baştan grubu sıraya soktum. En önce ben, beni izleyenler de sırasıyla Şefik, Günsenin, Kerim, Dottoressa, ve Okan. Adımız lider olunca da iş başa düşüyor. Hem tempoyu ayarlamak gerekiyor, hem de kopuklukları engelelemeye çalışmak, olursa da hemen fark edip beklemek. Baştan anlaştık, uzun yollar katedeceğimizi göz önünde bulundurarak hırsımıza kapılmayacak ve çok da hızlı gitmeye çalışmayacağız.

Başta düz yollarda 22 km/st hızla giderken arkalardan Okan’ın ilettiğini tahmin ettiğim istek geldi; daha hızlı gidelim. Okan içimizde en formda olanı. Onun hakkı gazoz grubu idi, ya her neyse. Yol boyu bir iki kere de sordum kendsine; “nasıl, sıkılyor musun?”. “Yo” dedi, “müziğimi açtım dinliyorum”. Geri kalanı da hoşnut olunca hepimize uyduğunu düşündüğüm bir tempoda pedalları basmaya sürdürdük.

46. km.de bir durak yeri vardı, GBI tarafından kurulan. Oraya vardık, biraz soğuk içecek ve enerji

besinleri almak üzere. Öğrendik ki, ilk varan bizmişiz. Tosbağalar grubu herkesten önce ilk 46 km.yi tamamlamıştı! Nasıl oldu,; sormayın. Kestirme yol falan da kullanmadık. Bizden sonra gelenlere de cakamızı sattık elbette.

Grubun iki yaramazı bir yerde durduğumuz sırada, fazladan oyalanmışlar. Tam da o sırada irice bir kasabadayız. Biz dört kişi 200 mt kadar iki dönüşlü yolu katettiğimiz sırada fark ettik ki, ikisi eksik.. Kim bu iki yaramaz; tahmin etmiş olmalısınız: Şefik ve Okan. Grup liderine iş düştü tabii. Hemen diğer üçünün durmasını istedim. Geri dönüp onlara baktım ki, onlar başka bir yola sapmışlar ve belli ki hızla bize yetişme çabasıyla ilerliyorlar. Kan ter içinde onları yakaladım ve geri gruba getirdim. Şefik bekleyenlere ne dese beğenirsiniz: “babam bizi buldu ve getirdi!”

Yeniden yola koyulduk Okan arkalarda bu tempodan sıkılmış, bir yandan bisikletini kullanırken br yandan çantasından müzik kolonlarını çıkarıp gidona takmış ve dinlediği müziği hepimize dinleterek yol almakta. Neler neler dinledik. Ama hepimizi anılarına döndüren bir tanesi idi: “Hotel Califormia”.

Ve, sınıra geldik. SInırda herhangi bir kontrol yok. Görevlilere el sallayarak geçmeden önce tabelada resimleri çekmeyi ihmal etmedik. Resimleri çekerken bir de İtalyanlar geldi ve az daha dottoressayı kendi gruplarıyla birlikte götürüyorlardı.

Sonra Çek Cumhuriyeti yolları. Bir nehir kenarı boyunca ilerleyerek Znomoyu uzaktan gördük. Znomo bir yamacın üstüne konumlanmış, tipik ve iyi korunmuş bir orta Avrupa kenti. Son kilometrelerde sıkı bir tırmanışla finiş noktasına ulaştık. Finiş çizgisine ilk girenler de grubumuzun iki kadını oldu: Günsenin ve Dottoressa.

Böylelikle günü tamamlamış olduk.Şimdi sıra yorgunluğumuzu iyice atıp yarına hazır olmakta.
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Rüzgar

[av_heading heading=’Rüzgar’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0ozip’ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Çocukluğumuzda okumuş ya da dinlemiş olduğumuz bir mesaj vardı. Güneş ve rüzgar yolda paltosu ile yürüyen bir adamın paltosunu çıkarmaya iddiaya girerler. Rüzgar çok iddalıdır ve eser de eser. Ama iddiayı güneş kazanır.

İşte o rüzgar bu kez bize dedi ki, “Yahu, günlerdir yok yağmur dediniz, yok güneş. Bakıyorum beni unutmuşsunuz. Blogda hiç benden söz ettiğiniz yok. Yok o kadar beni ihmal. Alın bakalım size bir estireyim de o blogunuzda ben eksik olmayayım”.

Bugün çok yorgun hissettim kendimi sabah. Dün yeterince erken yatamamış ve yeterince dinlenememiştim. Bugün de 143 km. yolumuz var yapacak. Gözümde de büyüyor; ama, öyle böyle yaparım herhalde dedim kendi kendime.

Biraz da geç çıkmamız gerekti. Bugün de Gököz bana eşlik edecek, biz de düşük tempo yolu birlikte tamamlayacak idik. Gököz gözlüğünü otelde unutmuş olduğu için atladı bisikletine; bir 20 km. daha yapıp benim yanıma döndü ve “haydi, yola çıkıyoruz” dedi. Yola koyulduk. Biraz yokuşlar var. Bacaklarım çok nazlanıyor; basmak istemiyorlar. Neyse bir yirmi km. kadar yol aldık. Bir kısa mola. Biraz daha giderken kuzeye yöneldik ve açıkta rüzgar efendi bizi karşıladı. Karşıladı derken, karşıdan karşıdan. Giderek düştüğümü fark ettim.

Karar verdim, bu parkuru tamamlayamayacağım. İyi de, Gököz ne olacak? O her ne kadar bana eşlik ediyorsa, benim de ona göz kulak olmak görevim var. Bu arada belirtmeliyim, Gököz çok iyi bisikletçi. Pire gibi adam. Bisikletin üstünde dans ederek gidiyor. Adeta oyun oynuyor bisikletiyle. Yokuş mu; önemli değil. Ayağa kalkıp götürüyor bisikletini. Bozuk zemin mi, yine öyle.

Gököz ile bir tren istasyonu bulduk. O benim tren durumumu netleştirinceye kadar yanımdan ayrılmadı. Sonra da bastı pedallara, gitti. Sonradan öğrendim ki, 2 saat kadar sonra ekip arkadaşları mali ve Serko ile buluşmuş; çok gecikmeden de varış noktasına geldiler.

Bense trende yorgunlukla uyuyakalmış ve ineceğim durağı kaçırmışım. Her ne ise, sonuçta hiç de eziyet çekmeden varış noktasına ulaştım ve kendime biraz proteinli gıdalar aldım, yedim ve bolca dinlendim.

Şefik bugün ilk 50 km.yi otobüsle gitme seçeneğini kullandı. Sonrasında Anıl, Karakaş, ishakkuşu, Ali abi ile birlikte düz yollarda iyi tempo ile gelmişler. Bir kez düşmüş ve dizinin altını hafif yaralamış.

Artık bu zorlu ve bitmek bilmeyen maratonun son gününe geldik. Bugünlük bu kadar (Not: yazacak çok şey var; yorgunluktan fazla yazamıyorum. Bu haftasonuna saklayın kendinizi).
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Şefikciğim

[av_heading heading=’Şefikciğim’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0jhv3′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Neşeli bir grupla birlikteyiz. Birçoğunun lakabı var. Ya kendileri koymuşlar, ya da gruptakilerden biri daha önceden koymuş. Ne lakaplar var: İshakkuşu, dottoressa, maratoncu, gazman, karakaş(kaşları sarı olduğu halde), mali, serko…

Bu arada iki de Gökhan’ımız var. Ben onları soyadları ile ayırıyorum: Gököz ve Kantar. Her ikisi de çok sıcakkanlı, kıpır, girişgen kişilikli. Gököz’ün bir çocuğu var, biri de yoldaymış. Kantar ise işi dışında tango dansçısı. Her ikisi de gruba hareket kazandırma çabasında. İlk akşam yemeğini yedikten sonra göz kapaklarımı açık tutmaya çalışırken beri yandan Kantar habire bizi dolaştırmayı teklif ediyor, gece kulüplerine gitmeyi öneriyordu. Bu arada grubun kaptanı İlhan da onu uyardı: “Sakın Gököz’ü öyle yerlere götürme! Yanlışlıkla resmi filan bir yerlerde çıkar; sonra da maazallah”.

Gököz de hep güleryüzlü ve konuşkan. Şefik’e de “Şefik abi” diye seslenmeyi uygun görmüş. Sakallarıyla Şefik’İ haylice yaşlı görmüş olmalı. Şefik ise, “bana abi demene gerek yok” demiş. Eh, ne de olsa, aynı gruptayız; hem bu kadar resmiyete gerek olmadığı gibi, biraz daha yaşlı olduğunu hatırlatmaya da gerek yok diye düşünmüş olmalı. Gököz de akabinde demiş ki: “Olur Şefikciğim”.

Artık grupta Şefik bu isimle çağrılır oldu: “Şefikciğim”
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Suçlu kim?

[av_heading heading=’Suçlu kim?’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0g3o0′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Dün Viyana’ya varıp hotele yerleşme, yürüyüş ve tabii ki bira ve şinitzelimizi de mideye indirdikten sonra bana uyku çöktü. Erkenden tumba yatak!

Sabah kalktık, kahvaltı ve hemen bisikletleri kutularından çıkarıp monte etmeye koyulduk. Bu yolculuğun herhangi bir yolculuğa göre ana farkı ne derseniz, size şöyle derdim: “Bir dolu ayrıntı”. Yanınızda götüreceklerinizi saymaya başlasam ohoooo! Yedek bisiklet iç lastiği, yedek bisiklet dışlastiği, kilit, fren pabuçları, koli bandı, tek kullanımlık eldiven, çeşit çeşit giysiler, nabız ölçer, usb kabloları, ……

Neyse, bisikletleri kutularından çıkardık, hepimiz tek tek monte ediyoruz. Bu arada ara ara odaya gitmem gerekti. Bisiklet kutusu içine koymuş olduğum kask, eldiven, ayakkabı vs odaya taşıdım. Birbirimizle yardımlaşarak bisikletleri monte ettik. Herkes birbirine yardımcı. Şefik ve ben de hem birbirimize, hem de başkalarına yardım ettik, yardım aldık.

Fotoğraflarımızı da çektik. Otelin otoparkında yaptık, birarada bu işlemleri. Hoş bir duygu, yardımlaşma duygusu. Biliyorum ki, her aşamada her birimiz diğerine tereddütsüz yardıma hazır olacağız.

Derken, bir fark ettim ki, cep telefonum yok. Cep telefonum yok. Düşünebiliyor musunuz? Cep telefonum yok!! Hemen odaya çıktım, yeniden. I-ıh! Odamda da değil. Çantalara baktım; yok. Yok, yok. Yeniden otoparka indim. Arandım; yok. Günsenin ve Okan ayrı ayrı telefonumu çaldırmaya baktılar. Yalnızca Almanca bir kadın sesi; ne dediğini anlamıyoruz. Belli ki “aradığınız kişiye ulaşılamıyor, sonra arayın vs.” diyor. Aldı beni bir kaygı. Eşimi nasıl arayacağım? Beni arayanlar ne olacak? Yıllar önce bir kez de telefonum çalınmıştı. O zaman da yurt dışında idim. Polise durumu rapor etmiştim; olur a, kötü amaçla kullanılabilirdi. İçindeki özel bilgilerim ne olacak diye o zaman yaşadığım kaygıdan sonra telefona girişimde artık hep şifre kullanagelmişimdir. Ama olsun; şifreli de olsa, Karadenizli’nin denize düşen bavuluna benzedi bu konu. Giden gitmişti.

Kara düşünceler aldı beni. Aynı tip telefondan satın almam gerekliydi; zira var olan telefonumla yürüttüğüm bir tıbbi çalışmam var. Telefonu aldıktan sonra da bilgileri silbaştan yüklemem gerekecek. Vs. vs. vs.

Herkese soruyorum, telefonumu. Aranıyorum. Derken Şefik’e sorunca, Şefik her zamanki “cool” sesiyle “telefonun bende” dedi ve sol cebinden çıkarıp telefonumu bana verdi. Şaşırmıştım. “Telefonum sende ne arıyor?” dedim. “Ee, fotoğraf çektirmek için Ebru’ya (maratoncu) vermiştin ya. O da resimlerimizi çektikten sonra bana verdi” dedi.

Eh yani, bu sabah yaşadığım bu duyguların suçlusu kimdi? Önce Şefik diye düşündüm. Sonra doğruyu bulduk ve grupça Ebru’ya bir ceza kesmeye karar verdik! Cezamızın ne olduğu bir başka yazıya!
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Viyana’ya uçuştan hemen önce

[av_heading heading=’Viyana’ya uçuştan hemen önce’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0e3l9′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Hazırlıklarımızı bir başka yazıda paylaşacağım. Dün Şefik ve ben, bisikletlerimizi bakımdan geçmişve paketlenmiş halde alıp Gayrettepe Florence Nightingale hastanesinin girişine bıraktık; ki, sabah hastanemizin bizim için sağladığı panelvana bisikletlerimizi orada, uçuş sabahı, koyalım.

Bu sabah 07.00’de Günsenin ile buluştuk. Hemen köprüye yöneldik. Ne de olsa, İstanbul’un darboğazı köprü. Orayı neyse ki sorunsuz atlattık. Gayrettepe Florence Nightingale girişine geldik. Günsenin’in de bavulunu, bisikletini bıraktık. Kafeteryada meslektaşlarımızı bulduk; onların iyi dileklerini aldık ve Şefik’i karşıladık. Aracımız geldi ve eşyalarımız yükleyip ver elini Atatürk Hava Limanı.

Check-in işlemleri sırasında öğrendik ki, kontuarın resmini çekmek yasak! Neyse ki, işlemleri tamamladık, pasaport kontrolü ve derken ara kahvaltı sırası. Sonrasını sonra….

Mazhar uçak öncesi 27 Mayıs 2016
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

What a difference a day makes…

[av_heading heading=’What a difference a day makes…’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik0bnju’ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bugün bambaşka idik. Şefik de, ben de. Belli ki dün dinlenmemizin getirdiği bir fark bu. Bu arada, yanlış anlaşılmasın 60 km. inişli çıkışlı, toplamda sanırım 800 mt kadar çıkmış olduğumuz bir parkurdan söz ediyorum!

Bu etkinliğe katılma kararı verdikten sonra son iki ay içinde bazen topluca, bazen de tek başımıza antrenmanlar yaptık. Her ne olursa olsun, peşpeşe 100-120 km.lik parkurlara bizi hiç bir antrenmanın yeterince hazırlayamayacağı kesindi. Öyle de oldu zaten. İkinci günün sonundaki bitkinliğimi çok nadir yaşamışımdır. O akşam ne kadar dinlenmeye, toparlanmaya zaman ayırsak da toplam süre çok az ve yetersiz kalırdı. Dün sabahki halimde karamsarlık kaplamıştı içimi. Duvara çarpmış gibiydik. Bu sabahsa bambaşka!

Neden, sanırım açılmaya başladık. Uyum sağladık. Kendi bedenimizle barışık bir şekilde sürdürdük tempoyu. Hem çaba gösterdik, hem de canımızı çıkarmadık. En azından benim için formül bu.

Bugün takım kaptanımız İlhan Kesken, kendi ekibini tosbağalar ekibi ile birlikte bisiklet kullanmaya davet etti. Toplamda 10 kişi olduk. Kimler vardı: İlhan, Hakan, Erkan, Salih, Serdar, ve biz tosbağalar: Şefik, DJ Okan, Kerim, ben ve bu takımın bunca böceğe tek çiçeği Günsenin.

Güneşli bir hava ile karşıladı gün bizi. Bu da morallerimizi yükseltti. Islanmak ve üşümek, yokuşları tırmanmaya çalışmak, bu halde ormanların ya da boş yolların içinden yol katetmek hiç de kolay olmuyor. Bugünse yağmur olasılığı %70 diye belirtildi. Biz de her tür tedbiri alarak yola çıktık. Bazılarımız daha yorgun, bazılarımızsa dinlenmiş; ama her ne olursa olsun bu yolu yapmaya kararlı bir şekilde yola koyulduk.

Bu arada belirtmeliyim, bisikletimi dün organizasyonla çalışan bisiklet tamircileri bisikletimin kırık telini yenilediler, zincire yama yaptılar ve birkaç küçük düzeltme ile bisikletimi hazır hale getirdiler. Bana düşen de binip gitmek oldu.

Bugün Prag’ı bir nehir kıyısındaki bisiklet yolundan giderek terk ettik. Bisiklet yolları ne kadar hoşgeliyor insana. Yeşillikler ve su kenarı boyunca pedal bastık. Sonra bu turun olmazsa olmazı önümüze güzel bir yokuş çıkardılar. İlk iki gün onca yolun sonuna dimdik yokuşlar hediye etmişlerdi bize. Tam onca yolu geride bırakmışız, bir oh çekmek isiyoruz ve önümüze duvar gibi yokuşçıkıyor!

Bu kez artık yokuşları kanıksamış olarak vurduk kendimizi yokuşa. Bir süre sonra Prag’dan çıkmıştık. Daha kalabalık bir grupta bisiklet sürmenin farklı bir tadı var. Ama müziği, daha doğrusu DJ’i aynı. Okan yine yol boyu bize farklı müzikler dinletti. Tanju Okan’dan Queen’e, Ayla Dikmen’den rap müziklere… Komik adam Okan. Sıkı sporcu. Onun için bu bisiklet etkinlikler oyun gibi. Biz canımızı dişimize takmış yol almaya çalışırken o hangi müziği çalsam derdinde!

Kaptan baştan gruptakilere görevlerini verdi. Hakan önde sürecek, Erkan grubun kopmaması için kontrolleri yapacak, kendisi navigasyon yapacak. Ayrıca ikili “buddy” takımlar oluşturdu. Şefik ve ben buddy olduk!. Buddy olanlar birbirlerinin sorumluluğunu alıyorlar, birbirlerini yalnız bırakmamaya bakıyorlar.

Bir yerde denebilir ki, yalnızca bisiklet kullanmış olmuyoruz. Dayanışmayı, yardımlaşmayı, takım çalışmasını, herkesin yüceltilmesini, kişilerin daha verimli hale getirilmesi için çaba gösterilmesini, ortak hedefe ulaşmaya çalışırken ana amacımızın birlikte hoş zaman geçirmek olduğunu yaşıyoruz.

Ara ara durarak enerji barları yedik. Fotoğraflar çektik. Derken yolun yarısına konumlandırılmışolan beslenme noktasında duruş. Bolca enerji barı stoklama, meyve suyu içme ve biraz da dinlenme sonrası yola koyulduk.

Yolun 3/4’ünü geride bırakmış iken Türk ekibinin geri kalan kısmının oturduğu bir restoran gördük. Biz de katıldık onlara. Varış saatimiz de fena değildi ki ekip iyice gevşedi. Yenildi, içildi, çene çalındı derken iki saate yakın zamanı orada geçirmişiz.

Sonra yola koyulduk. Yol boyu hep güneşli olan hava, hatta yakıcı olan hava altında seyrettik. Güneş kremlerimizi tekrar tekrar yüzümüze sürerek. Varacağımız Üsti Neder Ladem isimli şehire 20 km. kadar kala sıkı bir yağmur başladı. Baştaki bardaktan boşanan kısmından bir köprü altına sığınarak kaçınabildik. Yağmur yavaşladıktan sonra, bu kez yağmurluklarımızı kuşanmış bir şekilde yola vurduk kendimizi. Güzel bir yol boyu idi, son 30 km. Bir kısmı bisiklet yolu, büyük kısmı trafikle birlikte yol aldık. Varış noktasına geldiğimizde mağrur, mutlu ve ıslaktık!
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]