Keyif, spor, söyleşi ve görsellik

[av_heading heading=’Keyif, spor, söyleşi ve görsellik’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik1ihju’ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bugün ilginç başladı. Sabah uyandığımda dışarıdan yağmurun, daha doğrusu sağanak yağışın sesiydi ilk duyduğum ses. Hava kapalı, kara bulutlar ve şakır şakır yağmur! Eh, takdir edersiniz ki, bisiklete hazırlanan bizler için harika bir gün başlangıcı değildi. Üçüncü gün ormanın derinliklerinde ilerlediğimiz, yokuşları tırmanmaya çalıştığımız sırada sıkı yağmur yemiş, iliklerimize kadar ıslanmış, üşümüştük ve bir restoranda uzun uzun oturmuş, sıcak içeceklerle ısınmaya çalışmıştık. Benim bisikletimin arka tekerinde bir tel eksik, zincir yamulmuşken bir de yağmurla boğuşmaktansa, genel öneriler doğrultusunda yolun yarısında yolu bırakmıştım. Şefik benden daha pratik bir adam. O daha o restoranda ısınmaya çalıştığımız sırada kararını vermişti. “Hiç de zorlamaya gerek yok; zaten hipotermiye girdim” diyerek yolun orta noktasındakilere daha fazla gitmeyeceğini belirtmek adına görevlilere telefon açmış ve onun için hazırlık yapmalarını istemişti.

O gün zorlanmıştık. Yağmurun içinden ilerlemeye çalışırken ıslanmamak elde değil. Hem kişi ıslandığı için beden ısısı düşebiliyor, hem bisikletin kontrolü zorlaşıyor, hem de elektronik gereçlerimiz de bozulma riski taşıyor. Onu da yabana atmamak gerek. Acil durum güvencemiz cep telefonlarımız çalışmazsa işimiz zor. Bu arada yağmurun boyutu ile ilgili sabah bisikletimin fren pabuçlarını değiştiren Alman tamircinin bana anlattıklarını size aktarayım. Aslen Düsseldorf’lu olduğunu belirterek girdi konuya. Böyle yağmur yok, dedi. Duymuş ki, evlerin bodrum katlarını su basmış. Oysa Almanya’da yağmur daha kısa sürelerle yağar ve ortalığı bu kadar su basmazmış! Yağmur bulutları ülke sınırlarını gözeterek farklı mı davranıyor; artık bilemeyeceğim.

Şefik bu yağmuru görünce, haklılıkla kararını verdi; bugün bisiklet yapmayacaktı. Bense dünden her koşulda binmeye kararlıydım. Florence Nightingale üst formamı giyerek ve tam hazırlıklı olarak otelden çıkıp kamp alanına gittim. Bisikletimi aldım ve ekibin bisiklete binmeye kararlı ekibi ile buluştum. Şefik ise Okan, Erkan, mali, Ali abi, Hakan, Yanıkgönül ve Dottoressa ile birlikte Dresden’e gidip Dresden’i gezdi. Onun hikayesini o yazacak. Benden bisiklet turumuzun hikayesi..

Biz çıkmaya hazırlandığımızda yağmur iyice hız kesmişti. Kaptan İlhan’ı izleyen toplam 10 kişilik bir takım olduk: Günsenin, Serko, Karakaş, Serdar, Kerim, ben ve en arkada ekibi kontrol eden Gököz. Yola koyulduk. Hızla nehir kenarına vardık ve nehir kenarındaki bisiklet yolu boyunca ilerlemeye başladık.

Ben bugün hız sınırlarını zorlamamaya baştan kararlı idim. Giderken hava da bir güzel açtı. Ortalık günlük güneşlik oldu, öyle ki artık güneş yakmaya başladı. Durdum. Yağmurluğumu çıkarttım, krem sürdüm, gözlüğümü taktım derken grubun haylice gerisinde kalmış oldum. Bu arada Gököz her zamanki güleryüzlülüğü ile geldi; “Abi ne oldu? Merak ettik”.

Bense kararımı, yani hızı hedeflemektense geziyi, keyif almayı hedeflediğimi belirtince, o da benimle kalmayı, ısrarlarıma rağmen öylesini tercih ettiğini belirtti. Gököz keyifli, konuşkan, hoşsohbet, neşeli bir adam. Onunla birlikte bisiklete binmeyi elbette isterdim; ama, onu da hızlı sürüşten alıkoymuş olmak istememiştim. Gököz, “Gel, grubu yakalayalım; onlarla konuşur, sonra biz seninle ayrı süreriz” dedi.

Onun sözünü dinledim. Grubu yakaladığımız zaman kaptan İlhan ile konuştum. Tek başıma da sürebileceğimi belirttim. O izin vermedi. Ama zaten Gököz benimle gelmeye gönüllüydü. Sonuçta biz ikimiz bisiklet sürmeye başladık.

Gököz İstanbul’da ev-iş-ev arasında bisiklet kullanıyor ve yokuşlara alışık. Ortalama hızı benden 5-6 km/st fazla olsa gerek. Yine de hiç yanımdan ayrılmadı. Bu durumdan hiç de rahatsız olmadığını, tam tersine ona da bu temponun uyduğunu belirterek. Birlikte yol aldık. Bu arada bir duruşumuzda ortalama 20 km/st hızla ilk 40 km.yi geride bırakmış olduğumuzu belirtti, Gököz.

Biraz yoldan söz edeyim. Düşünün ki Üsti Nad Labem ile Dresden arasındaki 110 km.lik yolun belki de 2/3’ü bisiklet yolu idi. Motorlu hiç bir taşıt göremeyeceğiniz yollara bisikletler nasıl da yakışıyorlar. Nehir boyu ilerledikçe yeşlllikler, ortamın tadını çıkaran pek çok insan, nehirlerde ara ara tekneler, bahçeli evler, tren yolu bizim gibi İstanbul’dan gelenler için eşsiz bir güzellik demekti. Bir yandan Gököz ile tatlı tatlı söyleştik. Gököz ile ailelerimizi, kızlarımızı konuştuk Gököz’ün iki, benimse üç kızımız var ve onları ve eşlerimizi andıkça her ikimizin de gözlerinin içi ışıldıyordu.

Meslek hayatlarımız, eğitim geçmişlerimiz, bisiklet bilgileri, çevredeki güzelikler derken bir fark ettik ki, arabalarda Almanya plakası var. Almanya’ya gelmişiz çoktan. Çek Cumhuriyeti’ne girerken en azından sınır tabelası görmüştük, görevlilere el sallamıştık. Bu kez ne zaman sınırdan ne zaman geçtik, anlamadık.

Yol nehir kenarından bisiklet yolu şeklinde ilerledikten yaklaşık 45 km. sonra bir aşamada taşıt trafiğinin olduğu bir yola katıldık. yolun orta yerindeki beslenme noktasını bulduk. Muz yedik, meyve suyu içtik ve yeninden yola koyulduk. Bu kez bir yokuşu, uzunca bir yokuşu tırmandık ve her nasılsa bisiklet güzergahını kaybettik. Bu kez Gököz ile Dresden tabelalarını izlemeye karar verdik. Bir süre sonra cep telefonundaki navigasyonun da ysrdımını alarak Dresden’e nehir boyundan yol buldu. O yolu biz bulunca bisiklet güzergahını da bulmuş olduk. Yolboyu keyifle ilerlerken sıkı br yağmur indirdi. İyice ıslandık ama hiç de rahatsız olmadık. Sonunda Dresden’e vardık ve arkadaşlarımızla buluşarak bugünkü yolculuğumuzu tamamlamış olmamızı hep birlikte kutladık.

Otele varıp duşlarımızı aldıktan hemen sonra çıktık. Bütün grup, birkaç eksikle yakınlardaki bir restorana yürüdük. Yemek bahaneydi. Amaç Erkan’ın doğum gününü kutlamaktı. Erkan hem mutlu hem de buruktu; 13 yıldır ilk kez eşinden ayrı kutluyordu doğum gününü. İyi dileklerimiz diledik, “iyi ki doğdun” dedik Erkan’a hep bir ağızdan ve günü tamamladık.

Benim bu yazıyı bloga koymamla ben de uykuya çekilebilirim artık.
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir