Kılavuzu karga olanın….

[av_heading heading=’Kılavuzu karga olanın….’ tag=’h1′ style=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ margin=” margin_sync=’true’ padding=’10’ color=” custom_font=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jik1gmt1′ custom_class=” admin_preview_bg=”][/av_heading]

[av_textblock size=” font_color=” color=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” av_uid=’av-jijwddsc’ custom_class=” admin_preview_bg=”]
Bugünü tek kelimeyle özetleyecek olsak, derdim ki “bittik”. bu durumlarda annemin beni yarım akıllı bulmasına hak veriyorum. Akıl işi mi, 107 km bisiklet yapmak. Kılavuzdan kastımı ise birazdan anlatacağım.

Bu etkinlik boyunca bugün hariç her gün iki ayrı yol seçeneği var. Kendine güvenenler, performansı çok iyi olanlat için daha uzun ve daha zorlu bir parkur varken, bizim gibi kendisini zorlayarak bu düzeylere çıkabilmişler için standart bir parkur var. Yalnız bugün her iki grup için de aynı parkurun yapılması gerekmiş. Toplam 147 km ve toplam tırmanış 2150 mt.

Bununla birlikte kendini bunca zorlamayı istemeyecekler için yolun ilk 40 km.sinde otobüsle sporcuların ve bisikletlerin taşınması seçeneği vardı. Biz, tabii ki, hemen o seçeneğe başvurduk. Dolaysıyla bize kalan 107 km ve toplam 1,500 mt tırmanış oldu.

Bu yolculuğun içinde bir de navigasyon cihazına gerek oluyor. Biz tosbağalar grubunu bugün Okan terketti ve gazoz grubuna katıldı. Biz 5 kişi idik ve ikimiz de birer navigasyon cihazı ile başladık güne.

Grup lideri olarak kendi navigasyonuma kaptan İlhan’dan almış olduğum haritaları da yüklemişolarak yol aldık. Çek Cumhuriyeti Avusturya’dan çok farklı bir karaktere sahip. Yine orta Avrupa tipi. Ancak belli ki daha yoksul. Yine her yer yemyeşil. Ekinler iyice boy vermiş. Ağaçlar, çeşit çeşit yeşil renkler, bereketli topraklar göz alabildiğine her yerde. Bu görüntülerde yol aldık. Sık sık enerji barları yemeye çalışıyor, bazen de küçük molalarla biraz daha takviyeler yapabiliyoruz.

Bu kez Okan’ın müziğinden yoksun ilerlediysek de Şefik tek kalmış olarak pek de yaramazlık yapamadı; onun için ben rahattım. Bu kez düne göre yokuşlar kelimenin tam anlamıyla “imanımızı gevreden” türdendi. Yaptık; yol almaya devam ettik.

Uzun molalarla çok zaman kaybetmemeye baktık; zira bugün otobüsten çıkıp yola koyulmamız 11:30’u buldu. O saatten sonra 107 km bol yokuşlu yol yapacak olarak grup lideri uzun keyif anlarına izin vermedi.

Ancak saat 15:00’e doğru herkesi açlık bastırdı. Avrupa kırsalı hiç de bizim memleket gibi değil.İnsanın karnını doyurması hiç de kolay değil. Ya dükkanlar kapalı, ya da pek bu türden hizmet sunan yer yok.

Açlıktan midemizin duvarları birbirine yapışmışken bir benzinlik bulduk ve birer sandviç indirdik midelerimize, üstüne de birer çay-kahve. Ohhh diyerek yola çıktık. Önce ben vurdum kendimi yola. Birkaç kilometre yol almıştık ki, Kerim beni uyardı; güzergah dışındaydık. Günün erken saatlerinde Kerim ile benim cihazlarımız farklı göstermişti; ancak onunkinin bilmediğimiz bir nedenle yanlışyaptığına hükmetmiştik. Bu nedenle birkaç kez daha yolda cihazlara bakarak zaman da kaybetmiştik; ama benim doğru yolu izlediğimize ait pek çok işaret görmüştük, başka bisikletçiler, bizimle konum paylaşanlar gibi.

Bu kez de aynı şey diye düşündüm. Ama Kerim ısrarlıydı. Gerçekten de doğru ya da yanlış yolda olduğumuza ait hiç bir bilgi cihazdan gelmediği gibi, üzerinde gittiğimiz yol hiç de bisikletçilere uygun değildi. Yoğun taşıt ve özellikle kamyon trafiği olan bir yoldu.

Sonuçta doğru bir yolu bulduğumuzu düşündük ve oraya döndük. Bir süre daha yol aldıktan sonra yolun ikiye ayrıldığı ve navigasyon cihazının birini işaret ettiği bir yerde durduk. Yine haritalar çalışırken Şefik her zamanki serin kanlı sesi ile diğer yolu işaret etti: “Doğru yol bu; buradan gitmeliyiz”. Kulaklarımızda Şefik’in söyledikleri varken ama onun doğruyu bilme şansının olamayacağı için pek de ihtimal vermezken, navigasyon cihazına yüklemiş olduğumuz haritaya güvenmeme kararı aldık. Evet, onu kullanmayacağız; ama, ne yapacağız? Navigasyon cihazına gideceğimiz şehrin ismini yazarak yol katedebilirdik; ancak onu da kimse bilmiyor sanırken Şefik “Tabor” dedi! Eh, biz de dedik ki, “Pes Şefik, sen bütün bu bilgi ve yetilere sahipken niye bize daha sunmadın?” Şefik de gevrek gevrek gülerek “Şükredin, grubumuzun hanımları çok anlayışlılar; hiç seslerini çıkarmadılar.”

Sonuçta Şefik sayesinde doğru yola koyulduk ve fark ettik ki, yollarda Prag-Viyana bisiklet yolu tabelaları var. Ah bilseydik.

Bu kaybolma ve çözüm arayışı bize haylice zaman kaybettirdi. Navigasyon cihazlarını kapattık açtık vs. Neyse ki doğru yola koyulabildik.

Günün ve enerjimizin sonuna yaklaştıkça uzaktan Tabor’u gördük. Ne sevindik, vardık diye. Ama git git bitmiyor. Git git bitmiyor! Tabor bir ovanın içinde yer alıyor. Yaklaştıkça fark ettik ki, yine bir tepeye konumlandırılmış (Şefik’e göre Türklerden korkarak zamanında hep yüksek yerlere konumlandırılmış çoğu orta Avrupa şehri). Tam şehire giriyoruz, dik bir yokuş! Ama nasıl da dik!. Nasıl bir moral bozukluğu…. Neyse çıktık, zar zor onu. Tam da tepeye vardık, nereye gideceğimize dair işaretler yok. Başka bisikletçileri izleyerek oraya ulaşırız derken şehrin eski parke taşlı yolları, iniş çıkışları arasında canımız çıktıkça çıkmaya devam ederken kaybolduk. O aşamada nasıl da katlanılmaz bir durum, bu…

Zar zor kamp yerine vardık. Bisikletlerimizi kilitledik. Bavullarımızı alıp otobüse koyarken tek başıma bavulumu kaldıracak gücüm kalmamıştı; yardımla yapabildim.

Otelimize vardık. Odaya giriş için sıra beklerken konuşamadığımı, dilimi çevirmekte bile zorlandığımı fark ettim!

Neyse, duş, hızlı bir yemek, sonra bu yazı ile akşamı tamamladım. Şimdi hemen tumba yatak!
[/av_textblock]

[av_heading tag=’h3′ padding=’10’ heading=’Diğer Yazılar’ color=” style=” custom_font=” size=” subheading_active=” subheading_size=’15’ custom_class=” admin_preview_bg=” av-desktop-hide=” av-medium-hide=” av-small-hide=” av-mini-hide=” av-medium-font-size-title=” av-small-font-size-title=” av-mini-font-size-title=” av-medium-font-size=” av-small-font-size=” av-mini-font-size=” margin=”][/av_heading]

[av_one_full first min_height=” vertical_alignment=” space=” custom_margin=” margin=’0px’ link=” linktarget=” link_hover=” padding=’0px’ border=” border_color=” radius=’0px’ background=’bg_color’ background_color=” background_gradient_color1=” background_gradient_color2=” background_gradient_direction=’vertical’ src=” background_position=’top left’ background_repeat=’no-repeat’ animation=” mobile_breaking=” mobile_display=” av_uid=’av-swwn’]
[av_masonry_entries link=’category,2′ wc_prod_visible=” prod_order_by=” prod_order=” sort=’no’ items=’-1′ columns=’2′ paginate=’pagination’ query_orderby=’date’ query_order=’ASC’ size=’flex’ orientation=” gap=’large’ overlay_fx=’active’ id=” caption_elements=’title excerpt’ caption_styling=” caption_display=’always’ color=” custom_bg=” av-medium-columns=” av-small-columns=” av-mini-columns=” av_uid=’av-jijzbk4e’ custom_class=”]
[/av_one_full]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir